#kadın

Kadın bir iş yapacaksa, bu mutlaka onun, fizyolojik, psikolojik ve ruhi yapısına uygun olmalıdır. Ona altından kalkamayacağı ağır işler teklif etmenin ve kadını fıtratının dışına taşan işlerde çalıştırmanın ne eşitlikle ne de insani yaklaşımla alakası vardır. Aksine böyle bir davranış kadının elinden birçok hakkını gasbetme manasına gelir. Efendimiz'e ait şu hadis, söz konusu hususu ne güzel ve ne çarpıcı ifade eder: "Bir ineği boyunduruğa koşmuşlardı. Döndü ve sahibine şöyle dedi: Ben bu işler için yaratılmadım." Yani bu iş için öküzler yaratıldı.

Taassup için ahlak, ırz; ırz da bilhassa kadın demektir. İstanbul'da kadınların ırzından yalnız kocaları, ana babaları sorumlu değil idiler. Bütün mahalle halkı, aile hayatını kontrol ederdi. Bir eve kadın alındığı haberi duyuldu mu; imam, bekçi ve belli başlı mahalle eşrafı gider, o evi basardı. Çatı arasına ve kümese kadar aramadığı yer bırakmazdı. Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü. Yüzler, eller, kollar, bacaklar iyice kapanmalı, çarşaflar vücut biçimini hiç sezdirmemeli, peçeler bir süs değil, tam bir örtü olmalı idi. Bazı kibar semtlerde ve Beyoğlu'nda bu disiplin biraz gevşerdi. Fakat harp, pahalılık gibi hadiseler olduğu veya idare aleyhine dedikodular arttığı vakit, hemen kadın kılığı günün meselesi hâline gelirdi. Kadın erkekle bir arabaya binemezdi. Vapurlarda, tramvaylarda, muhallebici dükkânlarında kadın yerleri perde veya kafesle erkek yerlerinden ayrılmıştı. Mesirelere kadar her yerde harem kısmı vardı.

Liste
Yükleniyor…