#i̇man

Kilisenin vekilleri öncelikle sözün vekilleridir. Onları sınarken öğretme yeteneklerine, denenmiş olup olmadıklarına, cehaletlerine yahut yeni iman etmiş olup olmadıklarına dikkat edilmelidir.

Edebi küçümsemek, haramı küçümsemeye götürür. Haramı küçümsemek saygıyı terke götürür. Saygıyı terk etmek ise şükrü terk etmek demektir. Şükrü terk etmenin de imandan ayrılmaya sebep olacağından korkulur. Kulun imanı yalnız edeple doğru olur. Edepsizlik ise ilâhi bilginin azlığından ileri gelir.

Hazreti Âdem zürriyetiyiz. Hazret-i Muhammed Mustafa sallalhu aleyhi vesellem ümmetleriyiz. Hazreti İbrahim aleyhisselam milletindeniz. Kavmimiz ya Türktür, ya Kürt, ya Alman, ya İngiliz, ya... zararı yok. Kabirde kavimden sorulmayacağız. Kabirde sana sorulacak olan kimin zürriyetinden, kimin ümmetinden ve kimin milletinden olduğundur.

Tâbi’înin en üstünü olan, Veysel Karânî “rahmetullahi aleyh” hazret-i Hamzanın kâtili olan Vahşînin “radıyallahü anhümâ”, Resûlullahın bir kerrecik sohbetinde bulunmakla yükseldiği mertebeye yetişememişdir. Çünki sohbetin fazîleti, bütün fazîletlerin ve kemâllerin üstündedir. Çünki, onların îmânları, görerek kuvvetlenmişdir.

Tesavvuf yoluna girmek, islâmiyyetin inanılacak şeylerine îmânı kuvvetlendirmek içindir. Böylece îmân, düşünerek anlamak zorluğundan kurtularak, görmüş gibi sağlam ve vicdânî olur ve kısaca inanmak yerine, etraflı ve derin îmân hâsıl olur.

Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. "Kuran-ı Kerim'e inanıyorum." demek yetmez. Kuran'a tamı tamına güveneceksin. Yani "Allah ne demişse o'dur." diyebileceksin. Diyemiyorsan sen boşuna söylüyorsun. Kuran diye bir kitap olduğunu zaten yeryüzünde bilmeyen yok. Sen de onlardan bir tanesi olursun. "Ben inanıyorum." demekle olmaz. İnandığını her şeyle göstermen lazım.

Liste
Yükleniyor…