#hıristiyanlık

Çocukların Hıristiyanlığın korkunçluğuna tabi olmamaları gerektiği konusunda şimdi ikna oldum. Kendi oğlunu ölüme götüren öyküyü yazabilen bir baba kavramı, çocuklara, güzel ve toplumun takdirini kazanan bir şey olarak sunuluyorsa, ne tür bir insan davranışı o çocuklara kınanması gereken davranış olarak sunulabilir ki?

George Washington Amerika'nın Hıristiyan değerleri üzerine kurulmuş Hıristiyan bir ülke olduğunu hiç eğip bükmeden söylemiş. Ayrıca tarihe adı Müslümanlara açtığı savaşla geçecek olan George Bush'un her yıl kutlanan Milli Dua günlerinden birinde Başkan sıfatıyla yaptığı dua da Holman İncili'ne eklenmiş. Malumunuz George Bush kendini 'yeniden doğmuş' Hıristiyan olarak görmekte ve teröre karşı savaş adını verdiği savaşın liderliğine Hıristiyanlık adına soyunduğunu saklamayacak kadar cüretkardı.

Avrupa coğrafi değil kültürel bir kıtadır. Ona ortak bir kimlik veren kültürüdür. Bu kıtanın oluşmasına yol açan kökenler, Hıristiyanlığın kökenleridir. Bu tarihin basit bir olgusudur. Böylesine yadsınamaz bir olguya karşı direnişlerin ortaya çıkmasını anlamakta zorlanıyorum. Eğer bunun çok uzak bir geçmişe ait kültür olduğunu iddia ediyorsanız, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden doğuşunun Schuman, Adenauer, De Gaulle, De Gasperi gibi Hıristiyan köklere sahip insanlar tarafından gerçekleştirildiğini söylemek isterim. Ateist veya Hıristiyan karşıtı totalitarizmlerin yol açtığı yıkımlarla mücadele ettiler. Bu gerçeği gizlemek çok garip ve tehlikelidir.

Karl Marx Hıristiyanlığın adaletsizlik, yoksulluk ve eşitsizlikle baş etme konusunda bin beş yüz yılı olduğunu ama bu zamanın sadece bunu başaramayacağını kanıtladığını söyledi. Buna göre Marx, yeni yöntemler geliştirilmesi gerektiğini savundu ve on yıllar boyu birçokları dayanışma temeline oturtulmuş Marksist sosyalist sistemin yoksulluğu sona erdireceğine ve dünyaya barışı getireceğine inandı. Bugün, Tanrı’yı hiçe sayan politikaların ve böylesi sosyal teorilerin geride nasıl nasıl büyük katliamlar bıraktığını görüyoruz. Hıristiyan inancı etkisinde şekillenen liberal ekonominin dünyanın çeşitli bölgelerinde başarıya ulaştığı inkar edilemez ama Afrika gibi güç bloklarının ekonomik çıkarları için savaştığı yerlerde sonuç daha üzücü olmuştur. Böyle durumlarda eski sosyal yapılar ve ahlaki değerler yok edilmiş, sonucunda da kulaklarımızdan silinmeyen acılı bağırışlar kalmıştır. Hayır, Tanrı olmadan hiçbir şey iyi gidemez.

Mason örgütlenmeleri konusunda Kilise’nin olumsuz yargısı değişmemiştir. Çünkü onların prensipleri kilise doktriniyle uyuşmamaktadır. Bu örgütlere üye olmak kilise tarafından yasaklanmıştır. Mason teşkilatlarına üye Hıristiyanlar günah işlemektedir ve komünyon yaptıramazlar.

Son on yıllarda ne kadar çok ideolojik akım, doktrin ve moda olan düşünce gördük. Hıristiyanların küçük sandalı bu akımlarla sık sık sarsıldı: Marksizmden, liberalizme, kolektivizmden radikal bireyciliğe, ateizmden bir tür dinsel mistisizme ve kuşkuculuğa kadar. Kilise’ye uygun net bir inanca sahip olmak sık sık köktendincilikle etiketlendi. Ancak tüm bu akımların bir tanesi dönemimize damgasını vuran, onu özetleyebilecek bir tutum olarak ortaya çıktı: Görecelik. Hiçbir şeyi kesin olarak kabul etmeyen, kriter olarak sadece kendi egosunu ve isteklerini kabul eden bir görecelik diktatörlüğü kuruluyor. Oysa bizim başka bir ölçümüz var: Tanrı’nın Oğlu.

Liste
Yükleniyor…