- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#hikaye
Herkesin öyle bir hikâyesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
Binlerce kelime, onlarca hikâye var boğazımda düğümlenmiş. Susuyorum konuşmam gereken yerlerde; dilimi tutamıyorum ne zaman susmam gerekse. Anlatacak çok şeyim olsa da, emin değilim anlaşılmak istediğimden.
İnsanlar, insanları yaratan hikayeler yaratırlar; daha doğrusu, hikayeler yaratan insanları yaratan hikayeler.
İyi hikayeler, kahramanlarını yolculuğa çıkartır. Onlarla beraber sizi de hayali bir seyahate sürükler. Bunun kelimenin gerçek anlamıyla fiziksel bir yolculuk olması gerekmez.
İyi hikayeleri diğerlerinden ayıran en önemli farklılık bu yolculuğun kahramanı nasıl değiştirdiğidir. Önemli olan varacakları hedef değil, üzerinde yürüdükleri yollardır.
Hemen herkesin yalnız kendisinin anlatabileceği bir hikâyesi vardı. Hemen herkes birkaç kişiye ağlıyor ve âkıbetini hâlâ bilmediği bir sevdiğini bekliyordu.
Girdik bile. Bakıyoruz. 12. sorunun cevabı... Maalesef Londra. Yıl 1825. İngiltere topraklarındayız. Dün gibi hatırlıyorum. Soğuk bir ilkbahar günü, yıl 1825. İlk hayatımdayım. Bundan önceki ilk yaşamımdayım. Londra sokaklarında su satıyorum. Karşılığında ekmek alıyorum. Bir baktım birileri tuhaf giysilerle yürüyorlar. Böyle ayaklarının altına böyle sivri sivri bir şeyler takmışlar. "Hayrola?" dedim, "Ne oluyor?" Dediler ki koşacağız. "Nerede?" dedim. "Şu arka sokağın orada bir geniş alan var." Koştular. Biz akşamları o sahada futbol oynardık. Olay Londra'da oldu.