#hayvan istismarı

Aşçı olduğunu tahmin ettiğim bir adam, uzun metal bir maşayla uzun tüylü bir kediyi kafesinden hızla çekip alıyor ve apar topar mutfağa sokuyor... Kedi pençe atıp acı acı haykırırken, aşçı hayvana demir çubukla vuruyor. Artık daha çok pençe atıp, daha çok feryat eden hayvan, aniden kaynar su dolu bir küvete daldırılıp on saniye kadar orada tutuluyor. Çıkarılır çıkarılmaz ve hâlâ canlı haldeyken, aşçı bir hamlede hayvanın derisini başından kuyruğuna kadar sıyırıp alıyor. Sonra da şok halindeki hayvanı geniş taş bir teknenin içine atıyor ve kedinin donuk ve camsı gözlerle ağır ağır yutkunuşunu izliyoruz, ta ki son nefesini verip de boğuluncaya dek... Yemek servis edildiğinde, müşteriler aşçıya teşekkürler edip onu iltifatlara boğarak iştahla tabaklarındakini yiyorlar.

Genelde olan şey şudur, belirli bir konuda diğer hayvanlardan daha iyi bir performans sergilediğimizde onlardan daha zeki ve akıllı olduğumuzu iddia ederiz ama eğer bizden daha iyi performans sergileyen onlarsa o zaman bu iddiayı nadiren dile getiririz. O halde bizim daha zeki olduğumuz sonucu her şekilde tür ayrımcısı bir içerik barındırır, bizim daha önemli ve değerli olduğumuzu iddia eder ve bu iddialar da hayvan istismarına giden yola sokar bizi.

Eğer et yiyorsak, insanlara hayvanlarla seks yapması için para veriyoruz demektir. Kendimiz yapsak veya başka birine yapması için para da versek, bu bizim adımıza yapılmıştır ve sorumlusu da biziz. Et yemeyi tercih eden biri her defasında hayvanlara tecavüz eden insanlara şöyle der: ‘Evet, tekrar yap. Evet, tekrar yap. İzin veriyorum.’

Liste
Yükleniyor…