#evcilleştirme

Hiyerarşi on bin yıl kadar önce tarım toplumuyla başladı. Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik tarımsal pratiklere geçişte insanlar “evcilleştirme” yoluyla hayvanları boyunduruk altına almaya başladılar. Hayvanların evcilleştirilmesinde (bu da genelde zulmü ve zorlamayı gizlemek amacıyla kullanılan bir terimdir) insanlar hayvanları gıda, süt, giysi, taşıma ve toprak sürme amacıyla sömürmeye başladılar. Hayvanların emekleri ve hayatları üzerinde kontrolleri arttıkça insanlar istendik özellikleri elde etmek için hayvan yetiştirmeye başladılar, onları kontrol etmeye başladılar; mesela erkekleri daha uysal yapmak için kısırlaştırdılar. Hayvanları esaret altına almak, üste çıkmak ve kendi mal ve mülklerine dahil etmek için insanlar bölmeler, ipler, kulübeler, zincirler ve demir damgalar gibi çeşitli teknolojiler geliştirdiler.

Eskiden hayvan kurban eden insanlar, onları birer hayvan olarak görmezlerdi. Hatta bizim tiksintiyle karşıladığımız hayvanları biçimsel olarak mahkûm eden ve cezalandıran şu Ortaçağ bile onlara bizden daha yakındır. Ortaçağ’da hayvanları suçlamak onları onurlandırmak anlamına geliyordu. Günümüzdeyse onları adam yerine koymayarak, hiç muamelesi yapıyor ve bu düşünceden yola çıkarak kendileriyle “insanca” ilişkiler kurmaya kalkışıyoruz! Artık onları kurban etmiyor ve cezalandırmadığımız gibi, bununla gurur duyuyoruz. Oysa bunun nedeni onları evcilleştirmiş olmamızdır. Daha da kötüsü onları insana özgü bir adalet anlayışından çok, toplumsal iyilikseverlik ve şefkat hatta cezalandırma ve ölümden çok, kasaplık et olarak yok etmeye ve deney hayvanı olarak öldürmeye lâyık gördüğümüz bir dünyaya ait varlıklar hâline getiriyoruz.

Güney - Kuzey ekseni boyunca ilerlerken insan iklim, yaşama çevresi, yağış, gün uzunluğu, bitki ve hayvan varlığı hastalıkları bakımından değişiklik gösteren kuşaklardan geçer. Bu yüzden de Afrika'nın bir bölgesinde evcilleştirilmiş ya da edinilmiş olan bitkiler ve hayvanlar öteki bölgelerine geçmekte güçlük çektiler.

Evcilleştirilmiş hayvanlar ne zaman yemek yiyecekleri, su içecekleri ya da bunları yapıp yapamayacakları, nerede ve ne zaman dinlenecekleri, ne zaman uyuyacakları, egzersiz yapıp yapamayacakları konularında bize bağımlıdırlar. Sıra dışı örnekler haricinde genelde kısa bir süre sonra toplumun bağımsız ve işler birer üyesi olacak olan insan çocuklardan farklı olarak evcil hayvanlar hiçbir zaman ne insan harici dünyanın ne de insan dünyasının tamamen bir parçasıdırlar. Her zaman kırılgan bir arafta yaşarlar ve kendileriyle ilgili her şeyde bize bağımlıdırlar. Onların itaatkar ve köle olacakları şekilde üremelerini sağladık, onlar için zararlı olan ama bizim hoşumuza giden özellikler edinmelerine sebep olduk. Onları bir şekilde mutlu edebiliriz, ama ilişkimiz asla ‘doğal’ ya da ‘normal’ olmayacaktır. Onlar bizim dünyamızdaki sıkışıklıklarına ait değil, onlara ne şekilde davranırsak davranalım.

İnsanlar özellikle hayvanları evcilleştirerek doğayı yabansılıktan çıkardılar, dahası doğa ilk kez insan ihtiyaçlarının bir nesnesi oldu. Tarımla insan doğayı dönüştürürken, hayvanları evcilleştirerek ilk köleliği de hayata geçirmiş oluyordu. İnsanın diğer insanı hapsetmeyi, onu kendi ihtiyaçlarının nesnesi kılması olgusunun evcilleştirmeden öğrenilen bir şey olduğunu söylemek yanılgı olmasa gerek.

Liste
Yükleniyor…