Barış ya da savaşın her zaman bizim seçeneğimize bırakılmayacağını hatırlayalım; Ne kadar ılımlı veya hırssız olursak olalım, ılımlılığa güvenemeyiz veya başkalarının hırsını söndürmeyi umamayız.
- Henüz kategori yok.
-
Twitch, Emiru Saldırısı Sonrası Güvenlik Kusurunu Kabu…09.11.2025
-
Yüzyılın Konut Projesi: Başvuru Koşulları ve Kapsamlı …09.11.2025
-
10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü: Resmi Tatil Durumu ve Eğ…09.11.2025
-
EMEP'li Sevda Karaca'dan İşçi Hakları ve Çocuk Emeği S…09.11.2025
-
Nuggets, Pacers'ı Mağlup Ederken Jokic'ten Yeni Hakem …09.11.2025
-
E.T. Henry Thomas Anılarıyla Zamansız Bir Klasik: İlk …09.11.2025
-
İstanbul'da Planlı Elektrik Kesintisi Duyuruları: BEDA…09.11.2025
-
Berke Özer'in Zorlu Sürecine Genesio'dan Destek: Milli…09.11.2025
-
İstanbul Genelinde BEDAŞ ve AYEDAŞ'tan Planlı Elektrik…09.11.2025
-
Elçin Sangu'dan İmamoğlu'na Destek ve Medya Eleştirisi…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#dış politika
Hükümetiniz saygın olmadıkça, yabancılar haklarınızı işgal edecek; ve sükuneti korumak için saygın olmalı tarafsızlığı gözetmek için bile güçlü bir hükümete sahip olmalısınız.
(Yunanistan) Doğu Akdeniz’in zor bir bölgesinde istikrar ve güven merkeziyken, Batı'nın ileri karakolu haline dönüştü. Aslında korunmasız bir karakola çünkü umarım olmaz ama eğer egemenliğimizi savunmamız gerekirse, kendimizi kandırmayalım, bir başımıza olacağız.
Türkiye'de son zamanlarda, bir 'Yeni Osmanlıcılık' akımı ortaya çıktı. Türkiye'nin çevre ülkelere müdahalesini savunan bu 'Osmanlıcılık' akımı, Türkiye'ye ABD'den ithal edilmiş bir proje. ABD, Türkiye'ye, 'siz Osmanlı'nın torunlarısınız' diyerek, Türkiye'yi bölge ülkeleriyle, özellikle Suriye'yle savaşa sokmaya çalışıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı, Sayın Putin ile görüşünce 'kötü', Almanya Şansölyesi, Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya'nın temsilcileri görüşünce 'sıkıntı yok' öyle mi? Sayın Cumhurbaşkanı'mız, ülkemizin tüm komşularıyla görüşür. Cumhurbaşkanı'mızın, bir komşumuzun yönetimiyle görüşmesini alıp başka bir bağlama koymaya çalışmak abesle iştigaldir, uluslararası ilişkilerden anlamamaktır.
Tarihi bilmemek ondan ders ve ibret alamamak ne kadar kötü. Devletler için tarihte yüz sene, üç yüz sene, beş yüz sene o kadar kısa anlar ki. Bugün bir kısım devlet adamlarımız, “Libya’da ne işimiz var” diyorlar. Bunların zihniyetindekiler yüz sene önce de, “Rumeli’de ne işimiz var”, “Yemen’de ne işimiz var” diyorlardı. Sonunda Anadolu’da hapsoldular.
Bize parayla çok gördükleri silahları terör örgütlerine “bedelsiz” dağıttılar. İkna edici bir açıklama da yapmadılar. Yıllardır, hem terör örgütlerine, hem de NATO envanterine kayıtlı silahlara karşı savaşıyoruz.
Filistin davasını, Kudüs davasını kendi öz davamız olarak gördük, öyle bildik. Dün de böyleydi, bugün de böyle, bu yarın da bu şekilde kalacaktır. Kim nerede durursa dursun biz sizlerle birlikte duracağız.
Irkçı devletin dış politikası, bir tarafta nüfus ve diğer tarafta toprağın genişliği ile orantılı yaşama gücüne sahip, doğru kanunlara uygun bir ilişki kurarak bu dünya üzerinde yaşama şartlarını sağlamalıdır. Bir milletin varlığını devam ettirmesi kendi toprağının kaynakları ile sağlanır. Başka herhangi bir rejim asırlarca devam etse bile akla mantığa uymaz. Bu bir millet için mahvolma anlamına gelmese de sonuçta büyük zararlara sebep olur. Yeryüzünde yeterli olan bir toprak bir milletin yaşama hürriyetini sağlar.
Bugün hepimiz Fransa'yla hesaplaşmak zaruretine ne kadar inanırsak inanalım dış politikamızın gayeleri bu hesaplaşmayla sınırlanırsa bunun hiçbir tesiri ve faydası olmayacaktır. Bu hesaplaşma ancak Avrupa'daki hayat alanımızı genişletmek için geride bir örtü hazırlamak şeklinde yorumlanabilir. Çünkü biz bu meseleyi sömürgeler ele geçirmekle çözemeyiz. Ancak yerleşme sahamızı anavatan toprağının yüzölçümünü artırarak çözebiliriz.
Padişah Abdülhamid sayesinde Batı âlemi, bilhassa Dışişleri teşkilatları; Halifeye, İslâm âleminin Papası gözüyle bakıyorlardı. Onun bu sıfatla kullanabileceği nüfuzdan çekiniyorlar, hattâ korkuyorlardı.
Türkiye’nin başlattığı operasyon, ABD, AB, Rusya, NATO yanında, Çin, İran, Irak, Suriye, İsrail, Ürdün, Lübnan’a da verilen bir mesaj aslında ve bu operasyonun bölgede kalıcı etkileri olacak ve bundan sonraki süreci radikal olarak etkilenecek.