Halkın çeşitli kademelerinden çok kimse bize iktidardan gitmememiz hususunda da telkinlerde bulundular. Biz bu telkinlere itibar etmiyoruz zira biz parlamenter demokrasiye inanmış insanlarız. Daha önce de bahsi geçtiği üzere en kötü demokrasi en iyi diktatörlükten daha iyidir. Halkın bu kabil telkinlerini tabii karşılamak gerekiyor. Çünkü Türk halkı eskiden çok sıkıntı çekmiş ve önceki liderlerden nefret etmişti. Bu, rahata kavuşmuş insanların psikolojisidir. Biz 12 Eylül'den önce siyasetçilere çok söyledik, milleti parlamenter sistemden soğutmamalarını ısrarla istedik. Bakın şimdi halk geliyor ve iktidardan gitmememizi istiyor.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#diktatörlük
Aramızda büyük görüş farkı vardı. O itilâf devletlerinin büyük kuvvetleri karşısında millî kuvvetlerimize karşı duramayacağımızdan, bir dış siyasete dayanarak kendi diktatörlüğü altında kuracağı bir Cumhuriyet'le uyuşmak cihetine gidiyordu. Herhangi bir inkılâbın millî ve askerî birliğimizi sarsarak mukavemet kudretimizi mahvedeceğini, büyük kuvvetlerin gelmesi ihtimali çok zayıf olduğunu, mütareke mucibince diye silâhlarımızı ve teşkilâtımızı azaltma gayreti gösterdiğini ve esasen anavatan müdafaası için büyük kuvvetler gelse dahi İkmal-i namus mecburiyetinde olduğumuzu ve milletin de bu azimli kararı kabul edeceğini daha İstanbul'dayken kendisine söylemiştim.
Diktatörlük ahlaksal olarak kötüdür, çünkü vatandaşların, bile bile ve vicdanları kötülükle işbirliği yapmaya zorlar.
Her şeye kadir, her şeyi bilen bir ceberrutun, kendi kontrolleri altındaki bir makinede her şeyi ve herkesi basit birer dişli haline getiren bu dünya diktatörlerinden bir farkı yoktur. Böyle bir tanrıyı reddeden bir ateist fazlasıyla haklıdır.
Diktatörlük rejimleri, baskı, biat ve gaddarlık doğurur. Ama en kötüsü, aptallığı yaygınlaştırmasıdır.
Toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Vb. soruların yanıtları göz önünde bulundurularak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca diktörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu ...
Stalin, pragmatik bir devlet adamıydı. Muhalefetin, sanayileşmede köylülüğü iç sömürge gücü olarak kullanma önerisini aynen alıp uygulamaya koydu. Elbette bunu yaparken, monolitik bir diktatör olarak, önerinin orijinal sahiplerini önce teslim alıp sonra da yok etmek zorunda hissetti kendini.
"İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz. İnsan diktatörlük kurmak için devrim yapar."
Güç araç değil, amaçtır. İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapar. Eziyetin amacı eziyettir. İşkencenin amacı işkencedir. Gücün amacı güçtür.
Gerçek bireysel özgürlük, ekonomik güvenlik ve bağımsızlık olmadan var olamaz. Aç ve işsiz insanlar, diktatörlüklerin yapıldığı malzemedir.
Bir yazar, Rusya'da kalemi ile yaşayabilmek için Kremlin diktalarının kopyacısı olmalıdır. Rusya, tek biçim kalıptan dökülme kafalar ülkesidir.
Diktatörler, totaliter rejimler, bilimden, sanattan, edebiyattan ve aydınlardan hiç hoşlanmazlar.
Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi iktidarda olsaydı dünya daha iyi bir yer olurdu. Libya ve Irak'taki durum, ölen iki diktatörün ardından çok daha kötü.
Saddam Hüseyin kötü bir adamdı. O kötü bir adamdı, gerçekten kötü bir adamdı. Ama neyi iyi yaptı biliyor musun? Teröristleri öldürdü. Bunu çok iyi yaptı. Haklarını kaale almadı; oturup konuşmadı, çünkü teröristtiler, bitmişti. Bugün Irak, terörizmin Harvard'ıdır. Terörist olmak istiyorsan Irak'a gidersin.
Amerika'nın uşağı, piyonu olmak gibi özgürlükleri kesinlikle kabul etmiyoruz. Buna karşı milli devletin diktatörlük uygulaması gerekir.
Bir zamanlar Sayın Bülent Ecevit'in söylediği gibi "Bir ülkeye dikta rejimini, baskı yapanlar değil, baskıya boyun eğenler getirirdi.
Üzgünüm ama ben bir imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseyi yönetmek ya da fethetmek de istemiyorum. Herkese yardım etmek istiyorum. Yahudi, Yahudi olmayan, siyahi, beyaz. Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, üzüntüsü için değil. Bu dünyada, herkes için yer vardır, yeryüzü zengindir ve bunu herkes paylaşabilir. Yaşam tarzımız özgürlük ve güzellik olmalıdır. Ama biz yolumuzu kaybettik. Açgözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı, bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. Hızlı geliştik ama bu sırada kendimize de zarar verdik. İstediklerimizi elde etmek için makineleri kullandık. Bilgimizi olumsuz, zekamızı sert ve kaba kullandık. Çok fazla düşündük ama çok az hissettik. Makinelerden çok, insanlığa ihtiyacımız var. Zekadan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var. Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu olur ve her şeyi kaybederiz. Uçaklar ve radyo bizi yakınlaştırıyor. Bu icatlar insanlığın erdemlerini etkileyecek ve insanlar arasındaki kardeşliği ve birliği geçekleştirebilecek. Şu anda bile sesim milyonlarca insana, milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğa erişiyor. Sistemin kurbanlarına ve işkence çeken kişilere ve hapisteki masum insanlara. Beni duyanlara şunu söyleyeceğim, umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler. İnsanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölecek ve onların insanlardan aldığı güç insanlara geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır. Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçümseyen, sizleri köle yapan yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi, ne hissedeceğinizi, ne yapacağınızı söyleyen sizi terbiye eden, size koyun gibi davranıp, savaşa gönderen bu insanlara. Kendinizi makine kalpli, makine düşünceli, bu makine kalpli, makine adamlara teslim etmeyin. Sizler makine değilsiniz, sizler koyun değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sizler nefret etmezsiniz sadece hiç sevilmemiş olanlar nefret eder hiç sevilmemişlik doğal olmayandır. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler, kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın!
Üzgünüm ama ben bir imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseyi yönetmek ya da fethetmek de istemiyorum. Herkese yardım etmek istiyorum. Yahudi, Yahudi olmayan, siyahi, beyaz. Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, üzüntüsü için değil. Bu dünyada, herkes için yer vardır, yeryüzü zengindir ve bunu herkes paylaşabilir. Yaşam tarzımız özgürlük ve güzellik olmalıdır. Ama biz yolumuzu kaybettik. Açgözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı, bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. Hızlı geliştik ama bu sırada kendimize de zarar verdik. İstediklerimizi elde etmek için makineleri kullandık. Bilgimizi olumsuz, zekamızı sert ve kaba kullandık. Çok fazla düşündük ama çok az hissettik. Makinelerden çok, insanlığa ihtiyacımız var. Zekadan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var. Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu olur ve her şeyi kaybederiz. Uçaklar ve radyo bizi yakınlaştırıyor. Bu icatlar insanlığın erdemlerini etkileyecek ve insanlar arasındaki kardeşliği ve birliği geçekleştirebilecek. Şu anda bile sesim milyonlarca insana, milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğa erişiyor. Sistemin kurbanlarına ve işkence çeken kişilere ve hapisteki masum insanlara. Beni duyanlara şunu söyleyeceğim, umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler. İnsanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölecek ve onların insanlardan aldığı güç insanlara geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır. Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçümseyen, sizleri köle yapan yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi, ne hissedeceğinizi, ne yapacağınızı söyleyen sizi terbiye eden, size koyun gibi davranıp, savaşa gönderen bu insanlara. Kendinizi makine kalpli, makine düşünceli, bu makine kalpli, makine adamlara teslim etmeyin. Sizler makine değilsiniz, sizler koyun değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sizler nefret etmezsiniz sadece hiç sevilmemiş olanlar nefret eder hiç sevilmemişlik doğal olmayandır. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler, kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın!