Bizim şu anda yapacağımız kendi ekonomimizi, kendi devletimizi daha da güçlendirmektir. Çünkü Doğu Akdeniz'e baktığımızda Türkiye ile birlikte, mavi vatanda, hava sahasında her yerde ulusal menfaatlerimizin ve daha da güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kökleşmesi gerekiyor.
- Henüz kategori yok.
-
Giresun Bulancak Belediyesi Hangi Partinin Yönetiminde?10.11.2025
-
İstanbul'da 10 Kasım Pazartesi Elektrik Kesintileri: B…10.11.2025
-
Konya'da Duyulan Şiddetli Patlama Seslerinin Nedeni Be…10.11.2025
-
Müge Anlı'da Şoke Eden Vurgun: Kızları Ev ve Araba Sat…10.11.2025
-
Ede'de Acil Ambulans Sevkıyatı10.11.2025
-
Gelin Evi'nde 150 Bin TL'lik Büyük Ödül Sahibini Buldu…10.11.2025
-
Güntekin Onay'ı Hedef Alan Şüpheli, BeIN Sports Binası…10.11.2025
-
Cemre Baysel'in Aşk Hayatında Yeni Gelişme: Blok3 Sonr…10.11.2025
-
10 Kasım 2025 Pazartesi Tüm Kanalların Yayın Akışı: Sh…10.11.2025
-
ATV Canlı Yayın Rehberi: Frekanslar, Dijital Platforml…10.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#devlet
Bugün Türk denince Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve ana dili Türkçe olup da bizim sınırlarımızın dışında yaşayan milyonlarca insan vardır. Demek ki Türklerin bugünkü Türkiye’ye gelmeden önce de bir tarihleri vardır. Bu tarih boyunca çok çeşitli ülkelere yayılmışlar, oralarda devletler kurmuşlardı.
Siz sadece kendiniz ihtiyaç duyduğunuzda özgürlük diyorsunuz, ben ise her zaman ve her koşulda. Ben özgürlüğü hemen, şimdi, burada istiyorum. Siz ise onu belirsiz bir geleceğe erteliyorsunuz. Ben bugünü, şimdiyi istiyorum, siz bana belirsiz bir yarını vadediyorsunuz. Siz iktidarda olmadığınız için iktidara karşısınız, iktidarı ele aldığınız an halka karşı olacaksınız. Ben ise her durumda her türlü iktidara karşıyım. Siz iktidara değil, o iktidarın başkalarının elinde olmasına karşısınız. Kendiniz iktidarı aldığınızda, yıkmak istediğiniz sistemin bütün kurumlarını -hapishaneleri, bakanlıkları, valilikleri vs...- aynen devam ettireceksiniz. Siz iktidarı istiyorsunuz, bense özgürlüğü. Siz iktidar ve devlet olmadan özgürlük olmaz diyorsunuz, ben ise iktidar ve devlet varken özgürlük olmaz diyenlerdenim. Ben ise bütün bu kurumlarına karşıyım. Siz amalarla konuşuyorsunuz, benim sözlüğümde ise amalara yer yok. İnsana ve onun yaratıcılığına inanıyorum. Siz hep "biz" diye konuşuyorsunuz, ama arkanızdaki "biz"i sorgulamıyorsunuz. Ben ise, başkasının adına konuşma yetkisini kendimde görmüyorum. Aramızdaki fark bu.
Bu coğrafyada, ne kadar güzel şey varsa, yasaklanmış. Devletin yasaklamadıklarını da, toplum görünmez yasalarla yasaklamış. "Bana masal anlatma!", "Karı gibi gülme!", "Caz yapma", "Bana felsefe yapma!" vs... gibi ne kadar güzel şey varsa hepsi yasaklanmış. Durum böyle olunca, masalları, müziği, felsefeyi, hatta müziği bile yasaklayan, hor gören bir toplumun bu hale gelmesine şaşırmamak gerekir.
Ama nasıl diye sormadığımız ve özgür düşüncemize kilit vurmadığımız zaman, devletsiz, otoritesiz bir hayat olabileceği düşüncesi gerçeğe dönüşmeye başlayacaktır. Bir düşünceyi gerçeğe dönüştürmek için, önce o düşüncenin olabilirliği kabul edilmelidir. Gerçeğe giden yoldaki ilk adım özgür ve limitsiz düşünebilmektir.
Artık, devlet dini yok; insanlar Fransız, İngiliz, Alman olup Katolik, Protestan, Yahudi olabilir ya da herhangi bir külte uymayabilir. Din kişisel bir şeye dönüştü; kişinin vicdanına bağlı. Uluslar artık Katolik, Protestan diye ayrılmıyor.
Avrupa ülkeleri Türkiye'ye karşı verdikleri sözlerin hemen hemen hiçbirini yerine getirmiyorlar. Sadece birkaç yüzeysel söylemle geçiştirmeye çalışıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlettir. Bizimle oyun oynamalarına, sinsi, iki yüzlü bir tavır göstermelerine tahammül etmemizi beklemesinler.
En ilkel çamur ve tahtadan yapılan putlardan, günümüzdeki devlet, lider, üretim ve tüketim gibi putlaştırılmış bir Tanrı tarafından kutsanan putlara kadar devam eden insanlık tarihi esas olarak putlara tapınmanın tarihidir.
Kendisini insanların çobanı olarak gören yardımsever despot devlet, daha fazla koyunun kendisine itaat etmesini ister.
Biz devrimcilerin, alçakça katledilen yoldaşlara son saygı görevini "yasaları da çiğneyerek" yapması meşrudur. Meşru olmayan şey, sıkıyönetimin ta kendisidir. En büyük terörist ve katil, devlettir.
Kürt sorununun anası ne, diye soranlara net bir cevabım var benim. Kürt milliyetçiliği. Bu kavramı açınca karşısına mutlaka Türk milliyetçiliğini de oturtmak gerekiyor. Ancak çoğu aydının iddia ettiği gibi Kürt milliyetçiliği Türk milliyetçiliğinin sonucu değil. Belki karşıtı olabilir. Kürt milliyetçiliği modernitenin sonucu. Yani Türk milliyetçiliği olmasa da modernite tüm unsurlarıyla bölgeye ulaştığında Kürt milliyetçiliği doğacaktı. Türk milliyetçiliği olsa da olmasa da kendine bir “öteki” yaratıp varlığını sürdürecekti. Türk milliyetçiliğini bakıp büyütenin kim olduğunu biliyoruz; devlet. Peki, Kürt milliyetçiliğini bakıp büyüten kim; tabii ki PKK.
Şiddetlerin en korkuncu devlet şiddetidir. İnsan küçük grup ya da kişi şiddetine karşı devlete sığınabilir. Fakat devlet şiddetinin karşısında sığınabilecek bir yer yoktur.
Laikliğin hiçbir inancın karşısında olmaması ya da tam tersine, her inanç ile birlikte var olabilmesi, devleti inanç sistemi dışında tutarak, bireylerin vicdan, inanç ve din özgürlüklerinin güvencesini oluşturmasından kaynaklanır.
Bağımsızlığın mutlaka korunması gereği, devletin ve hükümetin de yargı karşısında bir "taraf" olmasından kaynaklanır. Bilindiği gibi Anayasa'nın 125'inci maddesine göre "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır". Yargı karşısında, aynen vatandaşlar ve öteki tüzel kişiler gibi hükümet ve devlet de bir "taraftır". Yargının, hükümet ve devlete karşı açılan davalarda tarafsız kalabilmesi için mutlaka siyasi etkilerden, özellikle de iktidardan bağımsız olması gerekir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda söylenecek son bir söz "tarafsızlık" kavramı üzerinedir: Yargı, karşına gelen şikayetçi ve şikayet edilen konusunda tarafsızdır. Ama Anayasadan, yasalardan ve esas olarak adaletten, hukuktan yana taraftır!
Anarşizm, insan aklının din egemenliğinden ve insan bedeninin mülki baskıdan özgürleşmesi için; devletin zincir ve kısıtlamalarından özgürleşmek için vardır. Bireylerin özgürce gruplaşmasına dayalı bir sosyal düzendir.
Anarşizm: İnsan yapımı yasayla kısıtlanmayan bir özgürlüğe dayanan yeni bir sosyal düzenin felsefesi; bütün hükümet biçimlerinin şiddete dayandığını ve bu yüzden gereksiz olduğu kadar yanlış ve zararlı olduğunu söyleyen teori.
Kuvvetli bir hükümdarın adil bir veziri, efendisinin bütün adaletsizliklerini tamir edebilir. Fakat bizzat vezir de zalim olursa devlet binası yerle bir olur.