#devlet politikası

Yine Milliyet gazetesindeki bir Fikret 'Don Juan' Bila haberine göre devlet dağdan inen PKK liderlerine üçüncü bir ülkeye gidip yaşama imkanını da verecekmiş. Düşünsenize; yıllarca dağda keyif hayatı süreceğim, dağa kaldırıp seks kölem haline getirdiğim Rojin ile yaşayacağım, karı dırdırından sıkıldığım zaman da şehre inip birkaç yayın yönetmenini temizleyeceğim. (Ertuğrul Özkök, İsmail Küçükkaya ve Sedat Ergin'in yaşam acıları çoktan bitmiş olacaktı).

Üniversitelerde çok iyi çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde biri geldi bana. İTÜ'de ilk 500'de girmiş. Yani Türkiye üniversite sınavında ilk 500'ün içerisindeki çocuklardan biri. Okulu başarıyla bitirmiş, biz de bunu devlet olarak ABD'ye yüksek lisansa göndermişiz mühendislik alanında. Northeastern Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış. Ondan sonra bitirmiş, demişiz ki, "sen kal, Massachusetts Üniversitesi'nde doktora yap", doktora da yapmış. Sonra devletin kuralı, 1 yıla 2 yıl hizmet istemişiz. Yani biz ona ABD'de 6 yıl burs vermişiz. Bize 12 yıl hizmet edecek. Gelmiş şimdi yardımcı doçent olmuş. Dedim ki "kaç para alıyorsun bana bir söyle". Baktı, biraz da utanarak 2 bin 500 lira aldığını söyledi. Böyle bir beyni biz bu paraya çalıştırıyoruz. Olmaz. Ondan icat bekliyoruz. Çocuk geçinemiyor.

Terör ve terörizm çalışmalarının cevabını aradığı ilk soru şudur: Neden, devletler ortak bir terör, terörizm tanımı, mücadele yaklaşımı ve değerlendirmesine sahip değiller? Bunun cevabı, terör örgütlerinin politik hedef ve faaliyetleri ile bazı ülkelerin politik çıkarlarının tamamen ve kısmen örtüşmesidir. İkinci neden ise, terör ve terörizm kavramının “çekiç” gibi görünmesidir.

Siyasi iltica akını eski Yugoslavya, Polonya, Çekoslovakya gibi ülkelerin problemlerini çözdüğü için artık eskisi kadar yoğun değil. Taliban zamanında Afganistan'dan, Saddam zamanında Irak'tan gelen mülteci akını bitti. İngiliz devleti bu konuda çok sıkı. Mültecilere para vermiyor doğru dürüst ve onları açlık sınırında tutuyor. Göçmenlerin vize almalarını zorlaştırdıkları için bir şekilde illegal olarak ülkeye giriyorlar.

“Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer davranışlar artık yoktur. Bunlar, Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmıştır.

Şu anda Türkiye, turizm tanıtımında hem en üst teknolojiyi kullanır hale geldi hem de dünyada en yoğun tanıtım yapan ülke oldu. Bu yıl itibarıyla Türkiye dünyada en yoğun tanıtım yapan ülke. Bunu artırarak devam edeceğiz. Sektörle birlikte devlet kaynaklarını da kullanarak Türkiye'nin pastada hak ettiği ancak geç kaldığı payını alması için hazırlıklarımızı yaptık.

Olası bir savaşta düşmanla işbirliği yapacağına inanılan Müslüman olmayanlar hiçbir zaman “gerçek vatandaş” olarak kabul edilmemiş, Ermenileri yok eden İttihatçı kadronun bıraktığı yerden devam eden yeni Devlet tarafından her zaman tehdit olarak algılanmıştır. Daha Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllardan itibaren önce Rumlar mübadeleye tâbi tutularak yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sökülüp atılmış, ardından İkinci Dünya Savaşı öncesi yükselen faşist akımlara uyum sağlanarak her türlü baskı ve sindirme politikasına maruz bırakılmışlardır. 1920’lerde başlayan “azınlıkları tasnif ederek ülkeyi tamamen Türkleştirme” politikası 1964’e kadar devam etmiş, ülkedeki gayrimüslim sayısı, yüzbinlerden binlere düştüğünde ancak Devlet Yahudi, Ermeni ve Rum azınlıklarını tehdit olarak görmez hale gelebilmiştir. Bu süreçte yaşanan Vatandaş Türkçe Konuş kampanyaları, Varlık Vergisi, gayrimüslimlerin çalışma kamplarında toplanması, 6-7 Eylül 1955 öncesi ve sonrasında ekonomide de Türkleştirmeye gidilerek mallarının mülklerinin ve en önemlisi sermayelerinin de ellerinden alınarak Devletleştirilmesi, 6-7 Eylül olaylarında işyerlerinin, ibadethanelerinin ve evlerinin yağmalanarak kadınlara tecavüz edilmesi vs’nin detaylarına girmiyorum bile.

Bence, böylesi bir açılımın başarıya ulaşması için, Türkiye'nin Kürt milliyetçilerini PKK'dan ayırmanın bir yolunu bulmasında gerekiyor. Bunun için de DTP ile ilişkiler geliştirilmeli. Bazı DTP üyeleri PKK ile yakından ilişkiliyken, bazıları değil. Türkiye devleti, PKK dışındaki Kürt örgütlerin var olabilecekleri bir alan yaratmalı. 1993 ile bugünün farkı belki de burada yatıyor. Şimdi PKK dışında bir Kürt örgütünün çıkma olasılığı daha güçlü.

Liste
Yükleniyor…