#cumhurbaşkanlığı

Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı elbette yetkiler çerçevesinde, ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır. İster kabul edilsin, ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevenin anayasal olarak kesinleştirilmesidir.

Halk oylamasından önce yeni anayasa taslağını önüme getirdiklerinde, Türkiye cumhurbaşkanlarının iki dönem görevde kalmalarına imkân veren bir hüküm vardı. Sadece "bir dönem" olmalı diye taslağa madde koydurttum. Görevini tamamlayan cumhurbaşkanlarının TBMM'nin tabii üyesi olmasını öngören bir madde de vardı. Bunu da çıkarttım.

... Köşk'e gelir gelmez tuvalete girdim ve hüngür hüngür, rahatlayıncaya kadar ağladım ve açıldım. Hatıra defterine o gün ... şunları yazmışım: "Sözde cumhurbaşkanı oldum. Sevinmem lazım değil mi? Nerede!.. Her an yalnızlığın verdiği üzüntü içerisindeyim. Hep onu, her zaman onu düşünüyor ve düşündükçe de üzüntüm artıyor. Allah sabır ve metanet versin."

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'ün her türlü sorunun çözüm yeri olarak işaret buyurdukları Yüce Meclisin, naçiz şahsıma gösterdiği ilgi ve güvene şükranlarımı arz ederim. Bana tevcih buyurulan bu yüksek görevi, biraz önce içtiğim anda sadık kalarak, başta Yüce Meclis olmak üzere, bütün Milletimin ve Devlet kuruluşlarımızın desteği ile gereği gibi yerine getirmeye çalışacağım. Bu konuda rehberim andım olacaktır.

Erdoğan layık olmadığı makamın ağırlığı altında ezilmiş, siyasi tarafgirlikle, açılış kılıfı altında düzenlediği mitinglerle Cumhurbaşkanlığını mahvetmiştir. Bu şahıs her gün fitne saçmaktadır. Her gün dedikodu yapmaktadır. Her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır. Erdoğanla geçen her gün artık zarar, ziyan hale gelmiştir. Erdoğan israf, itham, inkar ve iftiradır. Erdoğan kavga, kutuplaşma, karanlık ve kargaşadır. Erdoğan aklıyla arasını açmış, klinik bir vaka haline gelmiştir.

Buradan muhataplarına ilan ediyorum ki; önce özerkliğe arkasından Kuzey Kürdistan'a açık kapı bırakandan cumhurbaşkanı olmaz, Türkiye'yi birbirine düşürmeye azmedenden, toplumu kamplara ayırandan cumhurbaşkanı olmaz, şehitlerin vebalini ve kanını taşıyan bebek katiliyle müzakere yapandan, teröristlere kucak açandan cumhurbaşkanı olmaz, vatanı bölme, milleti 36'ya ayırma hedefinde olandan cumhurbaşkanı olmaz, Twitter'ı engelleyen, YouTube'u kapatan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan cumhurbaşkanı olmaz, hukuka saldırandan, adaletten kaçandan, rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz, villalara balya balya doları yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz, TSK'ya kumpas kurandan başkomutan olmaz, Türklüğü reddeden, T.C.'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkarcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olmayacaktır!

Cumhurbaşkanı Gül'ün Çankaya'ya çıkmasına eşinin türbanı nedeniyle karşı çıkmamıştık. Hiçbir zaman bunu söylemedik. İtirazımız, Gül'ün kafasına, düşüncelerine ve yapmak istediklerine idi. Gelinen noktada itirazımızın haklı olduğu görülüyor. Türkiye dağınık, toparlanamıyor. Sorumlusu da Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesidir.

1946'da kendisinin mebus seçilmediğini bilmiyor muydu? 4 yıl gayri meşrû cumhurbaşkanlığı yaptığını İsmet Paşa bilmiyor mu? Vatandaşların haklarını iptal etmek yolunda bizzat emirler vermemiş miydi? İsmet Paşa milletvekillerini takip etmek için bütün milletvekillerinin peşlerine hafiyeler koymamış mıdır?

Liste
Yükleniyor…