Evrensel insan olmak demek, kendi öz kimlik ve değerlerini yadsımak değil, tam tersine bu değerlerden yola çıkarak bütünsel evrensel bir boyuta ulaşmak anlamına gelir. Evrensel insan, çok yönlü insandır; psikolojiden felsefeye, sanata edebiyata, birçok alanda öğrenir. Kafası açıktır, dogmatik değildir ve araştırmacıdır. O öğrendikçe bildiğini değil, daha çok bilmediğini düşünür ve bilginin sınırsız olduğunun farkındadır.
- Henüz kategori yok.
-
Müge Anlı ile Tatlı Sert'te Kayaslan Vakası ve ATV Can…12.11.2025
-
BDDK'dan Kredi Kartı İşlemlerine Gece Saatleri İçin Ye…12.11.2025
-
İzmit Belediye Başkanı Hürriyet'ten Çevre Tepkisi: "Ka…12.11.2025
-
Altın Fiyatlarında Son Durum: Düşüş, Uzman Görüşleri v…12.11.2025
-
Oyuncu Nilsu Berfin Aktaş'ın 75 Bin TL'lik Restoran He…12.11.2025
-
Şanlıurfa'da Düğünde Kanlı Park Yeri Kavgası: Bir Genç…12.11.2025
-
TOKİ Sosyal Konut Projesi Başvuru Detayları ve Güvenli…12.11.2025
-
Trump'ın Ekonomi Politikaları Eleştiriliyor, Demokratl…12.11.2025
-
Milliyet Gazetesi'nin Haber İçerikleri: Çeşitli Kaynak…12.11.2025
-
İzmir Büyükşehir Belediyesi İşçileri Ödenmeyen Hakları…12.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#bilgi
Çoğu zaman başkalarının senin bilgilerine ihtiyacı yoktur. Unutma bilgiye ihtiyacı olan sensin, yalnızca sen.
Aslında öğrenirken, daha temelde yanlışlık yapıyoruz. Bildiğimizi sandığımız çoğu temel ve basit bilgiyi bile, doğru olarak bilmediğimizi görebiliriz şöyle bir kendimizi yoklarsak. Bizim asıl trajedimiz her şeyi bildiğimizi düşünürken, aslında daha alfabelik çocuk olduğumuzu fark edemememizden kaynaklanmaktadır. Bildiğimizi düşündüğümüz temel bilgiler eğer doğru kurulmazsa, onun üzerine eklediğimiz bilgiler de sağlam temeller üzerine oturmayacak ve eklektik olarak kalacaktır. "Ben bunu biliyorum." diyerek o bilgiyi bildiğimizi farz ediyor ve bir daha ona geri dönmüyoruz. İşte ana yanılsamamız, çeşitli konular arasında diyalektik bir ilişki kuramayışımızdan geliyor. Bunun sonucu ise sorgulamaktan kaçmamız oluyor. Sorgulamaktan kaçtığımız gibi, sorgulayanları da engellemek istiyoruz. Çünkü aslında kendi bilgimize, ya da inancımıza, düşüncemize güvenimiz yok. Einstein'ın dediği gibi, "Evrendeki en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." Hepsi çürük temeller üzerinde yükseliyor. Kendi inancını, ideolojisini, dünya görüşünü tam olarak ortaya koyabilecek kaç tane insan vardır? Şu bir gerçek ki, bu tür insanların sayısı çok azdır. Bu psikolojik deneylerle kanıtlanmıştır. Çünkü insanların çoğu bilmeden inanırlar. Ta ki bir gün bilgi evimiz kafamızın üzerine çökene dek böyle de gidecek.
Gerçek bilgiye erişmenin tek yolu sevme edimidir. Ancak bir insanı nesnel olarak tanıyarak, onun değişmeyen özüyle, sevgi edimi ile kavrayabiliriz.
Bilmek ve hala bilmediğimizi düşünmek en yüce marifettir. Bilmemek ve buna rağmen bildiğimizi düşünmek bir hastalıktır.
Şiddetli değişimlerin yaşandığı bu çağda gelecek, öğrenenlere miras kalır. Çok şey bilenler ise kendilerini artık var olmayan bir dünyada yaşamak üzere donanmış bulurlar.
Değişim çağında, “öğrenenler” dünyayı ele geçirecek. “Her şeyi bilenler” ise artık var olmayan bir dünyaya ait bilgileriyle baş başa kalacaklar.
Neyi bildiğimiz ya da neyi bilmediğimizden çok daha önemlisi, neyi bilmek istediğimizdir.
Evrende her şey insan için haz objesidir. Ancak erdemle gelen bilgi arttıkça haz da artar. Bu nedenle yönelim hazza değil bilgiye olmalıdır.
Bilginin amacı; insanı bilgisizlik ve boş inançlardan tanrı ve ölüm korkusundan kurtarmaktır. Ve bu olmadan mutlu olmaya imkan yoktur.
Okunacak bir sürü iyi kitap var, oturun da okuyun biraz. Oturun şuraya da aklınızı kurtarın!
Uzayın derinliklerini keşfeden insan, kendi kendisini tanımada kısıtlamaları aşamamaktadır.