#baskı

Avrupa’da bir birey olduğun öğretiliyor. Burada birey olmadığın için ne bir şeye baş kaldırma, ne de cinselliğini doğru düzgün yaşayabiliyorsun. Türkiye’de en fazla cinsel sorunu yaşayan ve kendini ifade edemeyen orta sınıf kadınlarmış, çünkü sürekli bir bastırma söz konusu, ilk baba evinde başlıyor, oto-sansüre gidiyor. Çoğu insan oto-sansür yapmaktan kendi sesini bile duyamaz hale geldi.

Unutmamak gerekir ki cinsellik ne dini baskıların cenderesi altında yok edilmesi gereken bir günah unsurudur ne de uygarlık, serbestlik ya da doğallık sloganları eşliğinde bir mal gibi piyasaya sürülen bir emtiadır.

Bakın, bir sistem “slogan attı, şaka yaptı” diye çocukları mahkemelere doldurmaya başladığında artık o sistemin sonu gelmiş demektir.Bu saçmalıkların, bu manasız baskıların, bu gereksiz yasakların, bu bunaltıcı ve sıkıcı tabuların miadı doldu.

Kadın, yüzyıllardan beri karanlığa, kapalılığa mahkum edilmiş, yalnızca saraylara kapatılma ve bütün toplumsal etkinliklerden uzaklaştırma da değil, ama aynı zamanda ruhsal açıdan da karanlığa gömülmüş, yitirilmiş bir varlıktır.

Eğer hayvan özgürlüğü hakkında ciddiysek, o zaman insan ve hayvan herkesin özgürlüğü için çalışmak zorundayız. Eğer feminizm konusunda ciddiysek, o zaman cinsiyet ayrımcılığını kınadığımız gibi tür ayrımcılığını da kınamak zorundayız. Başkaları baskı görürken hiç kimse özgür değildir. Ve eğer beraber çalışırsak, birbirinden farklı görünen mücadelelerin birbirine bağlı olduğunu anlarsak, işte o zaman, bir gün, özgür olabiliriz.

Liste
Yükleniyor…