Tekel düzeninin kurulduğu her coğrafyada, iktisatta yıllar önce İngiliz iktisatçı Gresham'ın formüle ettiği 'kötü para iyi parayı kovar' yasasına benzer bir biçimde, 'birikimsizler, birikimlileri kovar' yasası geçerlidir. Çünkü tekelistan'da en büyük düşman birikimdir ve çünkü, birikim bağımsızlığa kapı açarken, birikimsizlik, oligarklara bağımlılığa yatkın formasyonları hazırlamaktadır.
- Henüz kategori yok.
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
-
Kanal D Canlı Yayın ve Arka Sokaklar Son Bölüm İzleme …08.11.2025
-
Sunderland, Arsenal'in Gol Yememe Serisini Sonlandırdı…08.11.2025
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#bağımsızlık
Avrupa Birliği gibi birliklerin içine girmek gerekir, fakat bunlara fazla bağlanmama, yani her an bavulu hazır iç güveyisi gelin kız durumunda girmeniz gerekir ki, bir kriz anında avi kolayca terk edebilesiniz veya hayatınıza devam edebilesiniz.
Okumak başka bir alışkanlık, zenginlikle, demokrasiyle, dinle doğrudan ilgisi olduğunu da sanmıyorum.
Kendi anahtarını bulamamışlar; senin kilitli kapını söyle nasıl açabilirler, onlar açamazlar!
Eğer yoksa fikir yönetilirsin ve başkalarının yönlerine karışırsın, işte o zaman başkalaşırsın.
Türkiye, toprak bütünlüğünü ve masuniyetini, şu veya bu devletler grubu arasındaki siyasi ve askeri kombinasyonların şekline göre mütalaa edemez ve tecavüzden masun olma hususundaki mukaddes hakkı üzerinde, herhangi bir yabancı devletin kazanacağı zafer açısından hüküm yürütülmesine müsaade edemez. Türkiye, bu sebepten, milli egemenlik alanı içine vaki olacak her müdahaleye karşı koymaya azimlidir. Biz inanıyorduk ve bugün de hala inanıyoruz ki, ortada Türk ordularıyla Alman ordularını karşı karşıya getirecek bir sebep yoktur. Ve Almanya, Türkiye'nin emniyetinin ve istiklalinin gereklerine karşı anlayışlı davrandığı müddetçe böyle bir felaket meydana gelmez.Ben de size açıklarım ki, mazide olduğu gibi istikbalde de uyanık bir bekçilik görevi ifa edecek olan Türk ordusu, Reich hükümeti, Cumhuriyet hükümetini tutumunu değiştirmeye mecbur edecek tedbirlere tevessül etmediği müddetçe, Alman birliklerine karşı aynı şekilde davranacaktır.
Hâlâ bu dakikada bile, bir milyondan ziyade masum Türk'ün, Küçük Asya ovalarında ve yaylalarında, evsiz ve ekmeksiz, serseri gibi dolaştıklarını da hatırlatmak isterim. Efendiler, çok ıstırap çektik, çok kan akıttık, bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklal istiyoruz.
Barışın nimetlerinden her zaman yoksun kalan Türk ulusu, hiçbir kurtuluş umudu kalmadığını anlayarak varlığını korumayı ve maddi ve manevi kaynaklarıyla bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır.
Hamdolsun Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi açıldı. Tarihte yeni bir sayfa da açıldı. Aynı zamanda Türkiye’nin bağımsızlık tarihinde de...
İki sözcük var: ‘emperyalizm’ ve ‘dincilik’. Aydın, bu ikisinin güdümüne girmemiş kişidir.
Söyleyin O Rus Çar'ına; başında bulunduğum bu kahramanların kalplerinde kökleşen zafer imanı,kökünden kazınmadıkça; en genç muhariplerimle, en ihtiyar naiplerime kadar tek kurşunları ve tek kolları kalıncaya kadar bu mübarek vatanı, son dağına,son köyüne ve en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni hiçbir kuvvet men edemeyecektir. Bu uğurda bütün evlad ve ailemi kılıçtan geçirseniz, en son müridimi yok etseniz tek başıma ve son nefesime kadar; sizinle yine dövüşeceğim. Son cevabım budur!...
Olmaz mı? Bağımsızlık var, özgürlük var. Onun için çalıyorlar orada. Alet olarak boş olabilir ama düşünce olarak öyle. (Muhabirin vuvuzelayı göstererek, hocam hiçbir şey yok içerisinde demesi üzerine)
Bizler ayrılıkçı değiliz. Ayrılıkçı; bir kimseden ayrılmaya çalışan kimsedir. Biz kimseden ayrılmadık, çünkü; kimsenin parçası da değildik!
Kurumları bağımsız olmayan, gücün “tek“ elde toplandığı, dil - din -ırk-köken üzerinden ayrıştırmanın yapıldığı ülkeler sefil olur.
Kurum “güçlü“ olacak, kurum “bağımsız“ olacak. 21. yüzyılda kurumlar yerine kişilerin güçlü olduğu ülkeler, kabile olur, sefil olur, büyücüden medet uman olur.
Uluslararası güçlerin takındığı çifte standart da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Örneğin bir BM'li diplomatın, 21 Eylül tarihli New York Times'a "Doğu Timor halkının bağımsızlık kararı tarihe malolmuş bir karardır. Bu kararı kimse değiştiremez" şeklinde bir açıklama yaparken; insan hakları sevdalısı(!) Batılı diplomatların ve ülkelerin, Kafkaslar'da yüzyıllardır Rus zulmüne maruz kalan masum halkların bağımsızlıkları için referanduma gitmeleri gerektiğini akıllarının köşesinden bile geçirmemelerini, üstüne üstlük de bu masum, "güçsüz" insanların katledilişlerini seyretmelerini hatta bu insanları her fırsatta "kan emici teröristler" olarak takdim etmelerini neyle ve nasıl açıklamalı acaba?
İnsan sormadan edemiyor: İyi de, mademki, sömürgeci Batılıların bütün değerlerini, yaşama biçimlerini, iyice içini boşaltarak tepe tepe tükettiğimiz kültürlerini benimseyecek idiysek biz o İstiklal Savaşı’nı niçin ve kime karşı verdik peki?
Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu uğrunda şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!