- Henüz kategori yok.
-
MasterChef Türkiye'de Şaşırtan Elenme: Çağlar Veda Etti09.11.2025
-
TCMB'den Altın Ekonomisi Analizi: Yastık Altı Miktarı,…09.11.2025
-
9 Kasım Günlük Burç Yorumları: Gezegenlerin Etkisiyle …09.11.2025
-
TOKİ Yüzyılın Konut Projesi Başvuruları Başladı: E-Dev…09.11.2025
-
İrem Derici ve Melih Kunukçu Aşkında Son Perde: Ayrılı…09.11.2025
-
Aynadaki Yabancı 6. Bölüm: Gerçekler Açığa Çıkıyor, Te…09.11.2025
-
Portekiz Ligi: Santa Clara, Sporting Karşısında Erken …09.11.2025
-
MasterChef Türkiye'de Haftanın Eleme Heyecanı: 7 Kasım…09.11.2025
-
8 Kasım 2025 Çılgın Sayısal Loto Sonuçları Belli Oldu:…09.11.2025
-
Ben Leman'da Gerilim Dorukta: Kaybolan Çocuklar İçin U…09.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
#aktivizm
Faşizmin tüm ülkelerdeki karşıtları! Kanlı zulümle, terörle, açlık ve savaşla birleşmiş faşizm paramparça edilip yere serilmeden aramızdan hiç kimse dinlenme ve mola verme hakkına sahip değildir.
Daha birkaç sene öncesine kadar veganlar ve hayvan özgürlüğü aktivistleri, hareket içinde dahi ‘marjinal’, ‘agresif’, ‘radikal’, ‘ekstrem’ insanlar olarak görülüyor ve eleştiriliyordu.
Harekete geçmek, hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir. Değişimi kendinizde başlatarak, durduğunuz yerden bile dünyayı değiştirebileceğinizi unutmayın.
Hayvan refahı örgütleri, biz hayvan özgürlüğü aktivistlerini ‘kibirli’ olarak tanımlarken, biz ise onları ‘tutarsız’ olarak görüyor, eleştiriyorduk.
Uzun yıllar, hayvan özgürlüğü aktivistleri ile hayvan refahı örgütleri yan yana gelemedi.
Güçlü bir taban hareketi olmaksızın hiçbir başkan, bu ülkenin çalışan ailelerinin karşı karşıya olduğu krizleri tek başına etkili bir şekilde ele alamaz.
Bana konut ayrımcılığı yoluyla kurumsal bir imparatorluk kurmayı öğreten bir aileden gelmedim, konut ayrımcılığını protesto ettim, okul ayrımcılığını protesto ettiğim için tutuklandım ve hayatımın en gururlu günlerinden biri Dr. Martin Luther King önderliğindeki March On Washington For Jobs and Freedom'a katılmaktı.
Ekümenopolis’i izlemiştim, çok etkilenmiştim. Kentsel dönüşümle ilgili de okumalarım oldu; (...) insanlar ne yazık ki damarına basınca ses çıkartmaya başlıyorlar. Genelde "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın," ancak onların mahallesine tecavüz edilince, kişisel alanına dokununca bir şekilde ses çıkartılıyor.
Bu mücadele bizim için, kişisel isteklerimiz veya ihtiyaçlarımız için değildir. Bu mücadele, deney laboratuvarlarında acı çekmiş ve öldürülmüş, ve eğer bu cani endüstriyi durdurmazsak daha çok acı çekecek ve ölecek her hayvan içindir. İşkence edilerek öldürülmüşlerin ruhları adalet istiyor, yaşayanların haykırışları ise özgürlük için. Biz bu adaleti sağlayabiliriz ve bu özgürlüğü getirebiliriz. Hayvanların kimsesi yok, sadece biz varız. Onları yalnız bırakmayacağız.
Hayvan haklarına aslında "insan hakları" mücadelesinden geldim. 1980'lerin başlarında bir üniversite öğrencisiyken, Orta Amerika ve Güney Afrika gibi meselelerle ilgileniyordum, bunlar da 1980'lerin başlarında oldukça önemli politik konulardı. Hem Marks’ı hem de sol literatürden başka isimleri bol bol okuyordum, anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı gruplarda çalışıyordum, politik bir eğitimden geçiyordum. 24 yaşımdayken bir aydınlanma anı yaşadım, bir gece double cheeseburger yerken oldukça açık ve net bir şekilde, hayatımda ilk kez yediğim şeyin boğazlanmış bir hayvanın cesedi olduğunu anladım. Bu görüntü aklımdan çıkmak bilmiyordu, bu görüntüyle hayvandan meydana gelmiş o sözde yiyecek arasında bağlantı kuruyordum ve öylesine rahatsız oldum ki yediğim şeyi tükürdüm, yeniden et yemeye çalıştım ama yiyemedim. İçsel anlamda bir şeyler oluyordu, bu konuda hiçbir bilgim yoktu, herhangi bir kitap okumamış, bir konferansa filan da gitmemiştim, olay tamamen içsel bir durumdu, bir çeşit önsezi gibiydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra vejetaryen oldum.
Bizim gücümüzün merhametine kalmış türlerin gaddarca sömürülmesine son vererek gerçek bir fedakarlık kapasitemiz olduğunu kanıtlamak için ayağa kalkacak mıyız? Asiler ya da teröristler tarafından zorlandığımız için değil de yaptığımız şeyin ahlaken savunulamaz olduğunu idrak ettiğimiz için? Herkesin belli bir miktar zaman ve enerjisi vardır, ve bir amaç uğruna aktif şekilde harcanan zaman diğer bir amaç için varolan zamanı azaltır; ama insanlığın problemlerine zaman ve enerjilerini adayanların tarım-şirket ürünlerinin boykotuna katılmasına engel olan hiçbir şey yoktur. Vejetaryen olmak hayvan bedenlerini yemekten daha fazla zaman gerektirmez... Vejetaryen olmayanlar “insanların sorunları önce gelir” dediklerinde, insanlar için tam olarak ne yapıyorlar da çiftlik hayvanlarının müsrif bir acımasızlıkla sömürülmelerine destek olmaya devam ediyorlar diye merak etmekten kendimi alamıyorum.
Bu sizin için bir sürpriz olabilir, çünkü bunun farkına vardığımda benim için bir sürpriz olmuştu: Bir kişinin iklim değişimine karşı savaşmak için yapabileceği tek ve en büyük şey hayvanları yemeye bir son vermektir.
Çoğu zaman vegan olduğumu belirtmezdim ancak bu durum yavaş yavaş değişti. Artık bundan bahsetmenin tam zamanı çünkü veganlık devrimci anlayışın bir parçası –merhamete dayalı ilişki kurma yolları ararken, yalnızca insanlarla değil, bu gezegeni paylaştığımız diğer canlılarla da merhamete dayalı bir ilişki biçimi nasıl geliştirebiliriz sorusunu sormamız ve bunun için de kapitalist endüstriyel forma dayalı gıda üretimine meydan okumamız gerekiyor.