#akademisyen

Üniversitelerde çok iyi çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde biri geldi bana. İTÜ'de ilk 500'de girmiş. Yani Türkiye üniversite sınavında ilk 500'ün içerisindeki çocuklardan biri. Okulu başarıyla bitirmiş, biz de bunu devlet olarak ABD'ye yüksek lisansa göndermişiz mühendislik alanında. Northeastern Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış. Ondan sonra bitirmiş, demişiz ki, "sen kal, Massachusetts Üniversitesi'nde doktora yap", doktora da yapmış. Sonra devletin kuralı, 1 yıla 2 yıl hizmet istemişiz. Yani biz ona ABD'de 6 yıl burs vermişiz. Bize 12 yıl hizmet edecek. Gelmiş şimdi yardımcı doçent olmuş. Dedim ki "kaç para alıyorsun bana bir söyle". Baktı, biraz da utanarak 2 bin 500 lira aldığını söyledi. Böyle bir beyni biz bu paraya çalıştırıyoruz. Olmaz. Ondan icat bekliyoruz. Çocuk geçinemiyor.

Ben siyasete ODTÜ'de okurken CHP'de başladım. Beni AK Partili olarak yansıtıyorlar ama o zamanlar öğrenciydim ve eski SHP'ydi o zaman. Belediye başkanı (Ali Dinçer) ODTÜ'den mezundu. Kendine bir yardımcı istemişti ve bana söylemişti. O zaman milletvekiliydi, ben ona araştırma yapıyordum. Fiili olarak Meclise gidip geliyordum. Daha sonra Liberal Demokrat Partiden teklif geldi. 2 sene onların gençlik teşkilatının başkanlığını yaptım. Hep bu işin içerisindeydim. Siyasete akademisyen olarak, o gözlükle bakan birisiyim. Bir şey olayım diye değil de, bu nasıl oluyor? Benim merakım yönetim ve organizasyon. Eğitimim de bu konuda. (Belediye başkanlığı ve milletvekili adaylığı) Hiçbir zaman seçilmedim. Çünkü yeterince zaman harcayamadım. Aday oldum, doğal olarak o zamanı harcayamadığım için.

Alman üniversitelerinde de Maocular var. Onlar da bizimkiler gibi türlü edepsizlikler etmektedirler. Boykota zorlama, işgal, molotofkokteyli ve bunun gibi şeyler... Bu defa Alman üniversitelerinden birinin profesörleri: — Biz bu edepsizlere hocalık etmeyiz! diye grev yapmışlar. Öğretim üyeleri arasında bizim kızıl asistan ve doçentler gibi Maocu öğrencilerin suç ortakları yokmuş demek. Çünkü bizim üniversitelerde kışkırtıcıların çoğu asistan, doçent hatta profesör!

Din adamı diye geçinenler hele hele üniversitelerimizde profesör unvanı ile yer işgal edenlerin bilim ve uygar dünya için utanç verici bir tarzda, kadının giyiminin suçu işlemeye neden olarak gösterilmesine devam ediliyorsa, siz bu suçların azalmasını çoook beklersiniz…

Eğer üniversiteler içine kapanmış ise, öğretim elemanları korkak ve kabuğuna çekilmiş ise, ülkenin sorunlarıyla ilgilenmeyi tehlikeli bir alan olarak görmeye başlamış ise deniz bitmiş; yöneticilerin bilgi kaynağı tükenmiştir. Yönetimler artık pusulasız yol almaya mahkûm olmuştur (pusula kullanmayı bilen yönetimler için bu yorum geçerlidir). Kolektif düşünme bitmiş; tek adam devri başlamıştır. Baş sallayıp maaş alanların devri başlamıştır. Nitelik alt sıralarda aranan bir özellik olmuştur.

Liste
Yükleniyor…